YayBlogger.com
BLOGGER TEMPLATES

18 Ağustos 2014 Pazartesi

Ne Var Ne Yok ?

      Yine yeni yeniden merhaba ! Bugün pazartesi... Hiçbir yere yetişme kaygısı yaşamadan neşeyle uyandığımız pazartesi sabahlarının bitmesine çok az kaldı. Aslında yalnızca iki pazartesi... Şimdiden kabuslarımda yetiştirmem gereken ödevler, girmem gereken sınavlar, okulda sinir bozucu  dakikalar görmeye başladım. Ama en güzeli bunları kafaya takmadan, tatilin son üç haftasını dolu dolu geçirebilmek.
Not: Ben tatilin 8 Eylül'de bittiğini sanıyordum lakin 15 Eylül'de bitiyormuş ! Şu anki sevincimi bir hayal edin ! Yani bu haftayı da sayarsak okula başlayana kadar beş haftamız var!!!!
     Bildiğiniz gibi dün, 17  Ağustos depreminin on beşinci senesiydi. Bu konuda bir şeyler söyleyebilmeyi gerçekten istiyorum ama ne söyleyebileceğimi bilmiyorum. 1999 senesinde doğan biri olarak o zamanlar bir bebektim, dolayısıyla hiçbir şey hatırlayamıyorum. Ama bugün bile "17 Ağustos Depremi" dendiğinde o günleri yaşamış insanların yüzlerinde o yıkımı görmek mümkün. 17 bin 480 can... Dile bile kolay değil. Kendimi bir anlamda "sağ kalan çocuk"  gibi hissediyorum şu durumda. Tüm yapabileceğim: bu hazin olaydan gerekli derslerin çıkarılmış olmasını ummak ve ebediyete göçenler için dua etmek.
    Size son yazışımın üzerinden çok uzun zaman geçmiş. Özür dilemek istiyorum ama dürüst olmak gerekirse, belki de sıcak havalar yüzünden, hiç yazasım gelmedi. Bloga bir daha yazmamayı düşündüğüm bile oldu. Bugün biraz daha iyimserim, belki de hava serin diye. Yağmur yağdı dün akşam ve ıslanmayı sevmesem de yağmuru çok severim. Not: Dün "Kara Şovalye Yükseliyor" izlerken yağmur yağdığı için kanal çekmiyor olmasaydı her şey çok daha güzel olabilirdi tabii. Sizce de Anne Hathaway Catwoman olarak harika değil mi ? Kendimi bildim bileli en sevdiğim mevsim ilkbahar ama şu sıralar bir sonbahar sevgisi var içimde, ben de çözemedim. Neyse işte iyi günümdeyim bugün, bloga yazmak istedim.
     En son "Uyumsuz"u bitirdiğimden bahsetmiş ama yazısını yazmamıştım. "Uyumsuz"u bitirdikten sonra, kardeşimin bana doğum günü hediyesi olarak almış olduğu "Yasaklı"yı okuyayım dedim ama çok yanlış ettim ! Okuyacağım kitapları okuma sırasını özenle seçiyorum ama bu sefer bir yanlışlık yapmışım. "Yasaklı"ya başlayıp da onun "doğru kitap" olmadığını fark ettiğim an ne yapacağımı şaşırdım: Sonuna kadar devam mı etsem, başka bir kitaba mı başlasam... Kitaplığımdaki hiçbir kitap da doğru kitap gibi gözükmedi gözüme. "Melez Prens" en iyi seçenek gibiydi ama "Zümrüdüanka Yoldaşlığı"nı okumamın üzerinden çok zaman  geçmemişti, o kitabı doğru zamanda okumuş olmak için araya bir kitap daha sıkıştırmam gerekirdi. Nedeni belki kitap bulamamaktan belki de değil ama o gün bunalımda gibiydim. İçim sıkıntı, umutsuzluk ve mutsuzluk doluydu. Ruh emicilerin Bursa'da dolaşıyor olmaları gibi bir ihtimal var mı ? Balkona çıkıp serin havayı içime çektim biraz, göründüğü kadarıyla yıldızları seyrettim. İyi geldi. Sonra da "Yasaklı"yı bırakıp "Melez Prens"i okudum, pişman da olmadım açıkçası.

Ama onca zaman doğru kitabı nasıl fark edemediğimi hala anlamıyorum. Sanırım kitap, kitaplığımda hep aynı yerde durduğu için artık kitaplığın bir parçası olarak gözükmeye başlamıştı gözüme. İşte doğru kitap: Empati !

Size en son Ramazan Bayramı'nda yazmışım. Bayramdan sonra yaptığım heyecan verici iki aktivite oldu yalnızca. Birincisi : doğum günümden -30 Nisan- beri görmediğim bir arkadaşımı ziyaret etmek için İnegöl'e gittik. Not: Hazal'a buradan sevgiler ! Ve, hey, selam Ayşegül !
İkinci olaraksa, annemle Erdek'e gittik. Bindiğimiz otobüs biraz vasattı. Önümdeki ekrandaki filmler ilgimi çekmedi ve hiç müzik yoktu. Bu yüzden kulaklıklarımı takıp telefonumdaki şarkılarla geçirdim yolculuğumu. Annemse "Kapıcı Kralı"nı izledi, o film benim ekranımda yoktu ne yazık ki. Erdek'e vardığımızda saat akşam beş falan olmuştu. Ama yine de plaja gittik ve suyun tadını çıkarttık. Pek iyi bir yüzücü sayılmam ama suyun içinde olmayı seviyorum. Ellerimi denizin yüzeyine koyunca dalgaların avuçiçimi okşamasını seviyorum. Suda sırtüstü yatmayı seviyorum. Gelişimizin ertesi günü değil ondan sonraki gün Erdek'ten ayrıldık. Denizle vedalaşmak beni ne kadar üzdü tahmin edemezsiniz.

Şimdi yağmur yağıyor yine. Belki dergi karıştırırım biraz. 

Bu dergileri üç gün önce aldım. Daha önce hiçbir sayılarını okumamıştım. Bir kelime bir şey öğrensem kardır, diye düşünüyorum ama yazılan bilgileri aklımda tutmakta zorlanıyorum.
Belki  "Ölüm Yadigarları"nı okurum.
Belki birkaç bölüm The Originals izlerim.
Ya da bir film belki... Şimdilik hoşçakalın !

3 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil