YayBlogger.com
BLOGGER TEMPLATES

14 Temmuz 2014 Pazartesi



     Merhabaaa ! Aslında bu yazıyı yazmaya cuma günü başlamıştım ama tamamlamak bugüne nasip oldu.

    En son "Son Kamelya"yı okuduğumdan bahsetmiştim size. Onu tam da bitirmeyi umduğum gün tahmin ettiğimden de erken bir vakitte bitirdim. İnanılmaz bir kitaptı. Ertesi gün için de "Tehlikeli Diyardan Öyküler"i okurum diye planlamıştım ama gece vakti aklıma hiç olmadık bir fikir geldi. Yarın "Ölüm Yadigarları Günü" yapıp hem Bölüm 1'i hem Bölüm 2'yi izlesem ya, dedim. Bir daha da atamadım bu fikri aklımdan. Bol bol ağladım ve güldüm. Verdiğimiz o ağır kayıpların, dostlarımızın ölümünün acısını tekrardan yaşadım. Ve kendimi baştan beri o dünyaya ait hissettiğimi fark ettim. Eğer siz de kendini o büyülü dünyaya ait hissedenlerdenseniz size güzel bir haberim var. Jo kısa bir süre önce Quidditch Dünya Kupası nedeniyle Harry Potter serisine devam niteliğinde kısa bir hikaye yazdı. Buradan okuyabilirsiniz. Eğer siz de benim gibi İngilizce özürlüyseniz Kayıp Rıhtım'ın yaptığı çeviriyi buradan okuyabilirsiniz. Bu kısa hikayeyi okuduğumda öyle duygulandım ki anlatamam. Onlarla ilk tanıştığım günlerdeki hallerini hatırladım ve ne kadar yol aldıklarını görüp onlarla gurur duydum. Daha dün Hogwarts koridorlarında paytak paytak yürüyen eşek sıpaları büyüyüp çoluğa çocuğa karışmışlar :')
    Hadi "Son Kamelya"dan bahsedelim. İnanılmaz güzel bir kitaptı. Sarah Jio'nun "Böğürtlen Kışı" kitabını da okuduğumu söylemiştim size. O kitabı da çok beğenmiş olsam da "Son Kamelya" kesinlikle favorim.

1940'lı yılların Amerikası'nda bir fırıncının kızı olan Flora Lewis, un kokulu hayatının bir gün çok farklı yöne sürükleneceğini bilmiyordur. Genç kız bir yandan yaşlı anne babasına yardım ederken, öte yandan botanik bahçesinde bitkilerin ve çiçeklerin gizemli dünyasıyla uğraşmaktadır. Ta ki kendini uluslararası çiçek hırsızlığı zincirinin tam ortasında bulana kadar… Yapacağı iş çok basittir; İngiltere kırsalındaki Livingston Köşkü'ne gidip Middlebury Pembesi olarak bilinen ender bir kamelya türünü bulup haber vermek. Köşke dört öksüz çocuğa dadı olarak sızan Flora, içinde imkânsız bir aşkın tohumlarını büyütürken, ne tür bir belaya bulaştığını acı bir şekilde öğrenecektir.

Tam elli sene sonra bahçe tasarımıyla uğraşan Addison Sinclair, eşiyle birlikte Livingston Köşkü'ne gelir. Geçmişindeki hayaletten kurtulmaya çalışan Addison, aslında burada çok daha sancılı bir gizemin içine düşer. Bunu çözmeye çalıştıkça dillere destan kamelya bahçesinin kanla sulandığı gerçeğine de adım adım yaklaşacaktır…
   Bu kitap da "Böğürtlen Kışı" gibi günümüzde yapılan araştırmalarla geçmişin sırlarının ortaya çıkarılmasına dayanıyor. Bu tür hem geçmişten hem de bugünden kesitler sunan kitapları sevdiğimi fark ettim bir süre önce.
Sizde de oluyor mu bilmiyorum ama bende çok oluyor bu: Sherlock Holmes okuduğumda dedektif olasım geliyor ya da Spider Man izlediğimde süperkahraman olma damarım tutuyor mesela. Bu kitap da beni bahçe işlerine özendirdi. Aslında haftasonları kalmaya gittiğimiz küçük bir bahçemiz var. Annemler orada bir şeyler yetiştiriyorlar ama ben ne zaman bahçeye gitsek kendimi bir odaya kapatıp kitap okuyorum. Bu kitap bende bahçeye bir kamelya dikip - yoksa kamelya ekiliyor mu ? Bu bilgiden dahi yoksunum, görüyorsunuz- onu yetiştirme hevesi uyandırdı. Yapar mıyım bilmiyorum ama kulağa güzel bir fikir gibi geliyor.
Kitabı her dakikası keyif vericiydi ama gerçeklerin ortaya çıktığı an var ya uff. Bence sizi çok şaşırtacak.

               "Çiçekler onun kanıyla sulansın ve güzelliğini ortaya çıkarsın."

    Gizem, sevgi, fedakarlık, aşk, cinayet, özlem, pişmanlıklar... Bu kitap size pek çok şey sunuyor. Sonuna gelene kadar "aşk" kısmının yeterince iyi işlenmediğini düşünmüştüm. Flora ve Desmond'ın nasıl tanıştığıyla ilgili daha fazla bilgi verilebilirdi ve kitaba başladığımda bende bambaşka bir yasak aşk beklentisi vardı. Açıkçası Lord Livingston ve Flora'nın arasında bir şeyler olmasını bekliyordum. Lord Livingston'ın Flora'ya tecavüz edip onu öldürebileceğini bile düşünmüştüm.
Dikkat ! Yazının bu kısmı spoiler içeriyor olabilir:
Sizce de kitabın sonundaki çift Flora ve Desmond mıydı ? Ya bence öyleydi. Güzel düşünülmüş, gizemli bir sondu bence.
Spoiler tehlikesi geçti.
   Katilin kim olduğunu öğrenince inanılmaz şaşıracaksınız. Hiç beklemediğiniz biri olduğunu söyleyebilirim.
   Flora'nın ailesinin başına neler geldiğini çok merak ediyorum.
   Addison'un geçmişi de beni çok şaşırttı. Kitabı okumadan kesinlikle öğrenmemeniz gereken bir spoiler ! O çocuk için bir şeyler yapabileceğini düşündüm hep. Spoiler bitimi.
   Sean kitaptaki en nefret ettiğim karakter, şüphesiz. Her kötünün içinde bir parça iyilik olduğuna inanan bir olarak onun zalimliğine bir bahane bulamıyorum doğrusu.
    Leydi Anna ile tanışmayı çok isterdim.
    Bir solukta okuduğum harika bir romandı. Sizlere de tavsiye ediyor ve beğeneceğinizi umuyorum.
    
   Şimdi sıra "Tehlikeli Diyardan Öyküler"de !
   Okuduğum en sevimli Tolkien kitabıydı. "Ham'li Çiftçi Giles", "Tom Bombadil'in Maceraları", "Yaprak Çizen Niggle" ve "Büyük Wootton Demircisi" adlarındaki dört kısa öyküden oluşuyor.
Ham'li Çiftçi Giles: Kahramanlık ve cesaret. Zevkle okuduğum bir öyküydü. Sonuna geldiğimde sesli bir şekilde güldüğümü anımsıyorum.En basit ve sevimli öykü buydu sanırım.
Tom Bombadil'in Maceraları: Nazım şeklinde yazıldığı için orijinal dilinden okumayı tercih ederdim. Okurken zaman zaman saçma gelen yerleri oldu ama her seferinde " Hayır hayır, bu hayal gücünün büyüsü" dedirtti bana. Eğlenceli nazımlar içeriyordu ve hayal gücümü canlandırdı. Keyifle okudum.
Yaprak Çizen Niggle: Benim için sıradışı bir öyküydü. Orta Dünya'yla bir bağlantısı yoktu. Bana çok farklı şeyler hissettirdi ama nasıl ifade edeceğimi bilmiyorum. Heyecanlı ve aksiyonlu bir öykü değil. Sakinliğinde saklı bir büyüsü var.  Yaratıcı ama sade. Hayal gücünüzü harekete geçiriyor. Macerasız ve sakin.
Büyük Wootton Demircisi: Peri diyarına konuk olmak pek hoştu doğrusu. Peri masallarına en yakın öyküydü. Sade, huzurlu ama büyüleyici. Tebessüm ettiren yerleri oldu.
   Bir solukta okuduğum oldukça keyifli bir kitaptı. Kendimce dersler çıkardım ve her zamanki gibi hayatımdan biraz uzaklaşıp hayal gücümün derinliklerine dalmak hoşuma gitti. Bu kitapta Orta Dünya'nın derinliklerinden ziyade Tolkien'in hayal gücünün derinliklerinde hissettim kendimi. Sade, hoş ve keyifli ! Ve kesinlikle yeni başucu kitabınız olmaya aday...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder