YayBlogger.com
BLOGGER TEMPLATES

17 Mayıs 2014 Cumartesi

     Aslında bu yazıyı  daha önceden hazırlamıştım ama Soma'da yaşadığımız acı kayıplardan dolayı paylaşmayı biraz daha ertelemeye karar verdim. Soma'da çok acı kayıplarımız oldu, evet. Bu yaşananları asla unutmamalıyız ama bunun anlamı bir ömür yas tutmak değil. Biz ihmal yüzünden çok can kaybettik. Yapılması gereken bunun tekrarlanmaması için gereken tüm önlemleri almak, bir daha böyle bir şey olmasına izin vermemek. Daha önce Soma'yla ilgili bir yazı paylaşarak hislerimi anlatmaya çalışmıştım ancak daha sonra konuyla ilgili pek çok şey öğrendim. Tokat, tekme, çıkamayacağını anlayınca eline bir yazı yazarak oğluna not bırakan baba... Hepsi çok acıydı ve size tekrar hatırlatarak acınızı daha da tazelemek istemiyorum. Umarım bütün bu olaylar çok acı da olsa gereken dersi çıkarabilmişizdir.
Size son okuduğum kitaplardan bahsetmek istiyorum şimdi. Daha sonraya bırakırsam unuturum, sonra hevesim kaçar ve blogu öylece bırakırım. Bunu bildiğimden bir an önce yazmak istiyorum.

Onu daha önce okuduğum için ilk olarak "Kayıp Sembol"den bahsetmek istiyorum.

NOETİK BİLİM, ANTİK GİZEMLER, MASONİK ŞİFRELER VE SAKLI KALAN GERÇEKLER...

    Harvard Simgebilim Profesörü Robert Langdon, Kongre Binasında konferans vermesi için yakın bir arkadaşından davet alır. Ancak, Washington'a varır varmaz oldukça garip bir durumla karşı karşıya kalan profesör, kendini korkunç bir oyunun ortasında bulur. Kongre Binas'na bırakılmış olan bir sembolün -yakın arkadaşı Peter Solomon'ın kesik eli- varlığını haber veren bir telefon, Langdon'ı hiç de yabancısı olmadığı bir dünyaya davet etmektedir. Antikçağlarda kullanılan bu sembolik çağrı, daveti alan kişiyi ezoterik bilgeliğin hüküm sürdüğü, çok eskilerde kalmış kayıp bir dünyaya sürükleyecektir. Sonu belli olmayan bu mistik daveti arkadaşını kurtarmak için kabul eden Langdon, bir anda masonik sırların, saklı kalmış tarihin ve o güne dek görmediği yerlerin gizli dünyasında inanılmaz bir gerçekle yüzleşmek zorunda kalır. Artık cevaplanmas? gereken sorular vardır: İnsanlığın Altın Çağı, açılmaması gereken bir kapının aralığından sırlarıyla birlikte yok mu olacak, yoksa hikmetin ışığında tüm soruların cevapları mı bulunacaktır?...

     Kitabın her bir sayfasını büyük bir heyecan ve merakla okudum. "Masonluk" hepimizin duyduğu bir kelime ama nedir, ne değildir, neye inanırlar, amaçları nedir; pek bilmeyiz genelde. Aslında kafamda bu konuları size olabilecek en açık şekilde nasıl anlatabilirim diye düşünmüştüm ama günü gününe not almayınca hepsi silindi aklımdan. Size şunu söyleyebilirim ki kitabı okurken Masonluk, neotik bilim falan hakkında çok faza şey öğreneceksiniz. Pek çok simgenin anlamını öğreneceksiniz. Bu öğrendiklerinizin tarihteki pek çok ünlü bilim adamının, yöneticilerin sözleri ve davranışlarıyla kanıtlandığını göreceksiniz.  Kitapta Masonluğun tarihi, Amerika'nın tarihiyle ilgili pek çok şey görecek; pek çok yapının ayrıntılı tasviri, yorumu, açıklaması ve tarihteki yeriyle karşılaşacaksınız. Yazanların ne kadarına katılırsınız bilmiyorum, inançlarınıza ters düşen yerler olabilir, benim oldu mesela ama yine de büyük keyif alarak ve düşünüp yorum yapmayı bir an olsun bırakmadan okuyacaksınız.Gizli şifreler sizi içine çekecek, pek çok sembolün anlamını öğreneceksiniz. Olayların içinde kendinizi kaybedeceksiniz. Bilim ve antik gizemlerin harmanlayıp önünüze altın bir tabakla sunan bu kitabı ilgiyle okuyacağınıza inanıyorum. Kitabı kütüphaneden ödünç aldığım için çok fazla inceleme imkanım olmadı ama ilerde mutlaka satın alıp tekrardan okumayı, içindekilerle ilgili ayrıntılı araştırmalar yapmayı düşünüyorum. Bu okuduğum ilk Dan Brown romanı ve diğerlerini okumayı heyecanla bekliyorum.
Tarih, gizem, bilim, efsane, aksiyon, şifreler... Bu kitabın pek çok kişinin ilgisini çekeceği kesin. Ben de şiddetle tavsiye ediyorum ayrıca.
Bu arada bu kitaptaki tüm olayların tek bir gün içinde geçtiğini biliyor muydunuz ?


        Gelelim "Gece Yolu"na... İşte yine bir Kristin Hannah kitabı. Kitabın bir kısmını okulda okumak gibi bir hataya düştüm ve gözyaşlarımı sınıftakilerden nasıl gizleyeceğimi bilemedim. Evde okuduğum kısımlarda ise çok daha fazla ağladım. Kitabı gecenin bir vakti bitirmiş olmanın etkisi de olabilir bu tabii ama bir süre sonra ağlayıp bir iki saniye sakinleştikten sonra tekrar ağladığım bir döngünün içinde buldum kendimi.
      Hayat size bir dizi seçenek sunar. Beklemek... Geçmişe tutunmak... Unutmak... Affetmek...
      Siz hangi yolu seçerdiniz ?
      On sekiz yıldır çocuklarının ihtiyacını her şeyden üstün tutan Jude Farraday'in ikizleri Mia ile Zack zeki ve mutlu birer gençtir. Defalarca evlatlık verilen ve karanlık bir geçmişe sahip olan Lexi kısa sürede Mia'nın en yakın arkadaşı ve bu birbirine bağlı ailenin de bir parçası olur. Jude çocuklarının iyi bir yaşam sürmesi ve tehlikelerden uzak olmaları için her şeyi yapmıştır. Ancak lisedeki son yılları hepsini büyük bir sınavdan geçirir ve sıcak bir yaz gecesi, verilen yanlış bir kararla hepsinin hayatları altüst olur. Farraday ailesi göz açıp kapayıncaya kadar paramparça olacak, Lexi her şeyini kaybedecektir. Sonraki yıllarda, hepsi o gecenin doğurduğu sonuçlarla yüzleşir ve unutmaya çalışır. Ya da affetme cesaretini kendinde bulmaya...
   Kitaba başladığım zamanlar, devamında böyle şeylerin gelişeceğini hiç tahmin etmemiştim. Karakterler başlarda yaşıtım olduğu için kitaba ısınmam ve karakterleri anlamam daha kolay olmuştu. Sonsuz kadar "Harry Ve Hermione" gibi "Sam ve Frodo" gibi arkadaş kalacaklarına söz veren insanları kendime yakın hissetmemem mümkün mü ? İşin içinde aşk da vardı tabii. İlk başlarda Zack'ten benim de etkilendiğimi belirtmeliyim. Ama en çok de Mia ve Zack'in kardeşliğinden etkilendim sanırım.

   "Onu karanlığa koymayın," dedi Zach boğuk bir sesle, "karanlıktan korkan ben değildim, oydu." Sesi çatladı. "Kimsenin bilmesini istemiyordu."
                                                                     :'(
Birbirinin varlığını kendi içinde hisseden iki kardeş. Birinin canı yandığında ne olduğunu bilmese bile, öbürünün de canı yanıyor. Bir düşünün.
Kitap öyle güzel ve öyle hüzünlüydü ki... Mutlu sonla bitmesine çok sevindim. Gerçekten de kitap belli bir noktadan sonra hiç beklemediğim bir yere doğru gitmeye başladı ve Kristin Hannah işi gerçekten de iyi kotardı. "Kış Bahçesi"nden sonraki favori kitabım bu oldu artık. Aşk, arkadaşlık, yalnızlık, sevgi, bağışlanma, acı, boşlukta hissetme, affedicilik, suçluluk... Bu kitapta hayata dair pek çok şeyi bulacaksınız. Her zamanki gibi karakter seçimi ustalıkla yapılmış ve karakterlerin iç dünyaları okura çok iyi yansıtılmış. Böyle kitapların insanları tanıma açısından bana çok yardımcı olduğunu düşünüyorum.
   Size tereddütsüz bir şekilde tavsiye ediyor ve beğeneceğinize tüm kalbimle inanıyorum.
   
   Soma olayıyla ilgili üzüntülerimi yeniden belirtiyorum. Bir yerde ölü sayısının 300'e kadar çıktığını okudum. Daha da fazla olmaması için duacıyım. Umarım geri kalanları kurtarmak mümkün olur, dualarımız hala Soma'yla... Allah hepimize sabır versin Türkiye.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder