YayBlogger.com
BLOGGER TEMPLATES

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Son paylaştığım kitap yayınından sonra üç kitap daha okudum.  Bunlardan ilki Selection serisinin ikinci kitabı olan "Elit". Ancak konu bütünlüğü açısından serinin ilk kitabı olan "Beni Seç"ten bahsedeyim önce :

Bir prens nasıl tavlanır? 

Illéa ülkesinde tüm genç kızlar doğdukları günden beri sınıf atlamanın peşinde. Paha biçilmez mücevherlere, göz alıcı elbiselere ancak bu şekilde sahip olabilecekler. Bunun için tek bir şansları var: SEÇİM. Kıyasıya bir mücadeleyle geçen Seçimi kazanmanıntek yolu Prens Maxonı kendine âşık etmek. 

America içinse Seçim, bir kâbustan farksız. Bu yarışa girmeyi kabul ederse, kendisinden aşağı sınıftan olduğu için herkesten gizlediği aşkı Aspeni arkasında bırakmak zorunda kalacak. Öte yandan bu, ailesinin tek kurtuluş şansı. 

America saraya adım atar atmaz, kendini esrarengiz bir dünyanın içinde bulacak. Saray hiç de dışarıdan göründüğü gibi olmayacak. 

35 kızın katıldığı vahşi bir yarış nasıl kazanılır? 


Tamam, ilk başta konu biraz saçma gelebilir. İtiraf ediyorum ki kitaba başlamadan önce bana da öyle gelmişti. Sınıftaki bir arkadaşım ısrarla tavsiye ettiği için -almazsam dövecekti- kitap fuarında görür görmez üstüne atlamıştım kitabın. Başlarında beni uyduruk bir romanın beklediği konusunda endişeleniyorum ama kitabı bitirdikten sonra hemen ikinci kitabı da almak istedim. İkinci kitabı birinci kitaptan çok daha sonra alma imkanım oldu:



Sarayda 6 kız... Savaş kızışıyor.

"Babamdan gelen mektubu ellerimde tuttum.
Aspen'in prenses olamayacağımdan emin oluşu aklıma geldi.
Halk oylamasında en sonuncu olduğumu hatırladım.
Maxon'ın haftanın ilk günlerinde verdiği şifreli sözü düşündüm...
Gözlerimi yumdum ve kendimi yokladım.
Bunu gerçekten yapabilir miydim?
Illéa'nın yeni prensesi olabilir miydim?"

Saraya 35 kız girmişti, şimdi 6 kız var.
Ve artık Elitler Prens Maxon'ın aşkını kazanmaya çok daha kararlı.
Zaman America'nın aleyhine işliyor. Biran önce karar vermeli.
Çocukluğundan beri birlikte gelecek hayalleri kurduğu Muhafız Aspen mi?
Yoksa nefes kesici romantizmiyle başını döndüren Prens Maxon mı?
Kimi seçerse seçsin, aklı diğerinde kalacak.
Ve Asi Kuzeyliler bu peri masalının mutlu sona
ulaşmaması için ellerinden geleni yapacak.

       Dediğim gibi Elit, Selection serisinin ikinci kitabı. Serilerin ilk kitabı biz o dünyayla tanıştıran kitaplar olduğu için yerleri hep ayrıdır. İkinci kitaplar genelde geçiş kitabı işlevi görür.
       Bu seriye başladığınızda hemen kafanızda şöyle bir soru belirecek ki bu soru özellikle ikinci
 kitapta sorulması kaçınılmaz hale gelecek: Maxon mı Aspen mi ? Şahsen ben bir Maxon taraftarıyım !! İlk kitapta Aspen'i sevmek için küçücük bir sebep bile bulamadım, bilemiyorum. Çok itici gelmişti bana. İkinci kitapta ise kanımın biraz daha kaynadığını itiraf etmeliyim. ilk kitapta tereddütsüz bir şekilde Maxon taraftarıydım, eminim sizde ilk kitapta ondan etkileneceksiniz ama bir de ikinci kitabı bekleyin ! Olayların çözüme ulaşmadan önceki zamanlarda Maxon'ın hali tavri "Sen hayırdır Maxoncığım ?" triplerine soktu beni. Bazı yerlerde hayal kırıklığına uğradığım bile olduğunu itiraf etmeliyim. Ama kitabın sonuna kadar bekleyin, ikinci kitapta Maxon'ı çok daha fazla tanımaya başladığınızı fark edeceksiniz.
     İkinci kitapta ilk kitaptaki o toz pembe havadan biraz kurtuluyorsunuz. İşin içine asiler giriyor, heyecan doruğa tırmanıyor... İşlerin biraz daha ciddi bir hal alması beni mutlu ederdi ama ama işin içine savaşın, siyasetin, ciddiyetin girmiş olmasına rağmen karakterleri tüm bunlardan çok uzak görüyorum. Yani saraya asiler akın ediyor, en yakındaki sığınağa giriyorsun, kimsenin sana ne olduğundan haberi yok. Asiler bazı kayıplar da verilerek def edildikten sonra aranan hiçbir sığınakta bulunamıyorsun, son sığınakta anca sağ salim çıkabiliyorsun karşılarına. Sonunda kurtulup çıkıyorsun oradan ve insanların sen yaşadığın için halay çekmesi, boynuna atılması, sevinçten ağlaması gerekirken elit kızlarından birisi senin yanına geliyor ve bütün bu yaşanan korkunç şeylere rağmen tek sorusu "Akşam yemeğini birlikte yeme sözün hala geçerli mi ?" Yani daha fazla spoiler vermeden nasıl anlatabilirim derdimi bilmiyorum ama mesela birisinin en yakın arkadaşına bir şey oluyor ama öyle böyle değil çok kötü bir şey. Sonra o birisi koşup bağırarak buna engel olmaya çalışıyor. Sonra bunun olmasına izin verdiği için birisine trip atıyor ama önemsediği şey arkadaşından ziyade ikisi arasındaki ilişki. Demek istediğim her şeye rağmen seçim nedense her şeyden üstün tutuluyor ve bu biraz sinir bozucu. Neyse.
    Ayrıca ikinci kitapta America'ya bir rakip çıkıyooorrr ;)
    İkinci kitapta çok daha fazla macera bekliyor sizi, ilişkiler sorgulanıyor. İkinci kitapta America'ya iki erkeği birden götürdüğü için sinir olacağınızı tahmin ediyorum. İki kitap da çok güzel. Lütfen konusuna bakıp da önyargılı davranmayın. Eğer kitapları okumadan önce yorumlara göz attıysanız "Açlık Oyunları"na benzetildiğini görmüşsünüzdür. Yazarın kitabı yazmadan önce "Açlık Oyunları"nı okuduğunu ve etkisinde kaldığını tahmin edebilirim yalnızca, ufak tefek izler görebilirsiniz ama pek de alakası yok iki serinin.
   Bu seri test edildi, onaylandı arkadaşlar. Sizlere tavsiye ediyorum. Üçüncü kitap haziranda çıkıyor sanırım ve bu konuda acayip heyecanlıyım. Acaba üçüncü kitapta bizi hangi sürprizler bekliyor ?


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder